top of page

Ertelemenin Üç Yüzü: Başlayamamak, Kendini Ertelemek, Kendini Engellemek



ree
“Bin millik yolculuk bile tek bir adımla başlar.”Lao Tzu

Erteleme, çoğu zaman tembellik gibi görünür.Ama aslında çoğu insan için, derinlerde bir şeylerin sesidir:kaygı, suçluluk, yönsüzlük, bazen de hiç öğrenilmemiş bir “kendine özen gösterme” becerisi.

Bazen nereden başlayacağını bilemezsin. Bazen herkes için koşturur, ama kendin için kımıldayamazsın. Ve bazen, iyi geleceğini bildiğin bir şeyin eşiğinde durur, kendi elinle kendini durdurursun.

Bu yazıda ertelemenin üç farklı yüzüne birlikte bakalım:başlayamamak, kendini ertelemek ve kendini engellemek.

🌱 1. Başlayamamak: “Nereden Başlayacağımı Bilmiyorum”

Bin millik yolculuk bile tek bir adımla başlar. Bu cümle, büyük hedeflerin aslında küçük adımlarla başladığını hatırlatır.

Ama bazen gerçekten nereden başlayacağını bilemezsin.Zihninde işler büyür, planlar karışır, hedef dağ gibi görünür.Sonunda adım atmadan yorulursun.

Bu “başlayamama” hâlinin kökeni çoğu zaman çocukluğa dayanır. Bir düşün:Küçükken sürekli şunu duyardın: “Ödevini yap.”“Odana git, topla.”“Şunları kaldır, bir de yatağını düzelt.”

Ama kimse sana nasıl başlayacağını öğretmedi. Ne sırayla, ne adım adım...Sadece talimatlar verildi, sen de uyguladın.

Zamanla şu kod yerleşti:

  • Sorumluluk = baskı

  • Adım atmak = hata riski

  • Başlamak = eleştirilme ihtimali

Yetişkinlikte de aynı his geri gelir. Talimat olmadan, sadece kendin için bir işe girişmen gerektiğinde içten içe kilitlenirsin. Aslında işin kendisi zor değildir; ama başlamak, bir özerklik deneyimi olduğu için zor gelir.

🌿 2. Kendini Ertelemek: Herkes İçin Var, Kendin İçin Yok

Kendini ertelemek, en görünmez öz-sabotaj biçimlerinden biridir.

Başkasına gelince akan suyu durdurmayan, kendine gelince tıkanan hal...

Birisi yardım istese uykudan uyanır, koşa koşa gidersin. Ancak kendi sağlığın, hobin, hayalin söz konusu olduğunda sürekli “yarın” dersin.

Bu durumun kökeninde çoğu zaman, çocukken başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önüne koymak yatar. Sen hep birilerine destek oldun, onların duygularını düzenledin. Ama sıra sana geldiğinde, ne istediğini, neye ihtiyacın olduğunu, neyin seni iyi hissettirdiğini bilemedin. Böyle bir ortamda büyüdüysen; başkalarıyla ilgilenmeyi çok iyi bilirsin, ancak kendinle ilgilenmeyi hiç öğrenmemiş olabilirsin.

Sabah erken kalkmak, kendin için bir şey yapmak sana “lüks” ya da “gereksiz” gibi gelir. Çünkü kendinle ilgilenmek hiç öğrenmediğin bir beceridir.

Bu nedenle erteleme, bazen bir “zaman yönetimi” sorunu değil, kendine ilgi gösterememenin sessiz biçimidir.

Bu insanlar genellikle şöyle söyler:

  • “Ne hissettiğimi bilmiyorum.”

  • “Neyi sevdiğimi bilmiyorum.”

  • “Kendimle ilgilenmeyi beceremiyorum.”

Belki de gerçekten “ertelemiyorsun”;sadece kendine nasıl özen göstereceğini bilmiyorsun.

🌻 3. Kendini Engellemek: Kendi İyi Hâlinden Korkmak

Ertelemenin en derin yüzü, kendini bilinçsizce durdurmaktır.

Kimi zaman tam da seni ileriye taşıyacak bir adımı ertelemeye başlarsın:

  • Terapiye başlamak,

  • Eğitime yazılmak,

  • İş değiştirmek,

  • Sağlığına özen göstermek...

Hepsi seni iyiye götürecektir, bunu bilirsin. Ama içten içe bir ses “şimdi değil”, "bir gün yaparım", “zaten olmaz” der.

Bu sesin kökeninde çoğu zaman suçluluk vardır. Çünkü bazı ailelerde gizli bir mesaj vardır:

“Bizden daha iyi olma.”

Anne “Senin için her şeyi yaptım.” der, baba “Ben bu noktaya zorluklarla geldim.” der.

Ve senin iyi olman, farkında olmadan onları geride bırakmak gibi hissettirilir. Bu da suçluluk ve vicdan duygularını tetikler. Bilinçdışı bir şekilde, “iyi olma hakkını” kendine çok görürsün.

Böylece erteleme, farkında olmadan kendini cezalandırma biçimine dönüşür.

🔎 Kendine Sor: Kimi Erteliyorsun?

Gerçek farkındalık için basit ama zor bir soru:

“Daha çok kimi erteliyorum — başkalarını mı, kendimi mi?”

Eğer başkalarını erteliyorsan, bastırılmış öfke veya pasif-agresif bir duruş olabilir. Ama kendini erteliyorsan, artık küçük alışkanlıklar kurma zamanı gelmiştir.

Küçük, sürdürülebilir adımlar:

  • Her gün 10 dakika yürüyüş,

  • 15 dakika kitap okuma,

  • Sadece o günü toparlamak bile yeter.

Bu küçük adımlar, zamanla özsaygının temeline dönüşür.

🌾 Duygusal İhmalin Gölgesi

Eğer duygusal ihmale uğramış bir ailede büyüdüysen, bu sadece duygularını değil, geleceğini planlama becerini de etkiler.

Uzun vadeli plan yapamayan biri genellikle “benim planlarım işe yaramaz” inancını taşır. Ama bu bir karakter eksikliği değil, geçmişin izidir.

Yapamıyorum dediğin yerde şunu demeyi dene:

“Belki de benim küçük hedeflere ihtiyacım var.”

Her gün bir adım.Her hafta bir ilerleme.Zamanla bu seni olgunlaştırır, güçlendirir, kök salar.

🌙 Son Söz: Küçük Adımlar, Büyük Dönüşüm

Erteleme, tembellik değil; kendine yabancılığın sesidir.

Kendine kızmak yerine şunu sor:

  • “Ben neyi hiç öğrenemedim?”

  • “Kendimle nasıl ilgileneceğimi biliyor muyum?”

  • “Nerede kendimi fark etmeden durduruyorum?”

Cevaplar hemen gelmeyebilir.Ama Lao Tzu’nun dediği gibi:

“Bin millik yolculuk bile tek bir adımla başlar.”

Bugün o adımı at. Küçük olsun, mükemmel olmasın — yeter ki gerçek olsun.Çünkü her büyük değişim, önce bir adım cesaretiyle başlar.

 
 
 

Yorumlar


bottom of page